Mutluluğa Dair

Mutluluk, TDK sözlüğünde “Bütün özlemlere eksiksiz ve sürekli olarak ulaşılmaktan duyulan kıvanç durumu, ongunluk, kut, saadet, bahtiyarlık, saadetlilik” olarak tanımlanmakta olup, şimdiye dek sayısız değişik tanımları yapılmış göreceli, öznel bir kavramdır.

Mutluluk göreceli bir kavram olduğu için elde edilişi de kişiye göre değişebilen bir durumdur. Mutlu olmak, mutlu kalabilmek, mutlu edebilmek gibi fiiller günümüz dünyasının şartlarıyla beraber yavaş yavaş bizi terk ediyor. Psikolojik sıkıntılar, ekonomik darlıklar, sosyal problemler derken mutsuz bireyler gün geçtikçe artıyor. Mutlu olmanın lüks görüldüğü ve sahici mutlulukların anlık yaşandığı bu dönemde kişisel veya toplumsal sorunlarımızın içine gömülmekten vazgeçip soluklanmak, yanlışlarla yüzleşmek, değişime ortak olurken benliğimizi unutmamak aslında her ruhun görevi ve hakkı. Kendimize yaptığımız kötülükleri bırakıp bulunduğumuz şartların ne kadar berbat olduğuna yakınmadan önce hala yaşadığımızı, sorumluluklarımızın sorun üreterek bitmeyeceğini anlamak ve yaşam amacımızı bulmak daha anlamlı ve yararlı olacaktır. Elbette çoğu insanın yaşam mücadelesi gün geçtikçe çekilmez bir hal alıyor, fakat mutsuzluk bu mücadeleye destek olmaktan ziyade köstek olacak, eziyeti daha da artıracaktır.

Devamlı önümüze ülkemiz psikolojisine dair veriler sunuluyor; işsizlik oranları, mutluluk oranları, depresyon oranları, boşanma oranları, cinayetlerinin ve diğer suçların artışları...

Grafiklere bakan ruhsuz gözlerin isyanıyla dolan atmosferin aslında mutlu bir toplum sayesinde arınabileceği fikri nedense halkımızca ütopik görülüyor ve uzun zaman da böyle görülecek gibi. Mutlu bireyler sevgi ve saygıya doymuş, çevresinden de bunları görmüş ve bunları uygulamaya hazır bireylerdir. Bu durumda bir birey mutlu ise girdiği ortamdaki insanları da az çok etkileyecek, ufak da olsa bir tesir bırakacaktır. Mutluluk hareketi başlatarak insanlara saygı ve sevgi aşılamak bireysel bir başlangıca sahip olsa da zamanla kelebek etkisiyle tüm toplumu damarlarından etkileyecek bir hareket haline gelecektir. 
Üzerimizde yanlışlarla hakimiyet kurmasına zaman zaman izin verdiğimiz sosyal medya ile beraber toplumun demoralize ettiği bireylerin çevresine nefret kustuğu, dünyaya kinin her geçen gün arttığı çağımızda artık bir şeyleri değiştirmenin tamamen insanlığın ellerinde olduğunu biliyoruz. İnsanların mahvettiği şartlardan yine insanların yakındığı bir dönem bu. En çok da yine bir insan üretimi olan teknolojinin yanlış kullanımıyla insanların hayatlarının ne denli etkilendiğini görebiliyoruz.

Her şeyin bütünüyle ilgilenmekten çok olumsuz noktalarına odaklanan insanlara artık 'bardağın boş kısmına bakıyorsunuz' demek gülünç geliyor. Bir şeye tamamen siyah demek ile tamamen beyaz demek arasında fark yok. Zira ikisi de bir nevi hayata uygulanan bencilliktir. Bir şeyi tüm renkleriyle görmeli, her yönünden bahsedip çözüme götürecek şeyler uğruna harekete geçilmelidir. 
Canilerin kol gezdiği, yeryüzündeki varlıkların yaşamının insanların vicdanına kaldığı, acı ve gözyaşı ile yıkanmış günümüz dünyası mutsuz olmak için yeterli. Peki mutlu olmak için dünya üzerindeki her şeyin tek renk masum bir beyaz olması, insanların el ele neşeyle dolaşması, herkesin mutlu olması ve yaşamın tüm kötülüklerden arınması mı gerekiyor? Elbette hayır. Çünkü dünya yüzlerce farklı rengi barındıran, birçok sınavla karşılaştığımız karmaşık bir durak. Kötüleri olduğu kadar iyileri de olan dünya belki sevgi ve mutluluk ile biraz daha temizlenebilirken, evrenin ve yaşamın mutluluğu haketmediği düşüncesi maalesef insanımızın çaresizlik sığınağının mutsuzluk olmasının yegane sebebi. Yaşam bir süreçten ibaret. Bu süreci bize verilmiş bir armağan olarak görüp ardımızda başkalarının da kaybolmadan yolunu bulabileceği izler bırakmalıyız. Hala nefes almamızın bir sebebi var. Bunun bilincinde olmalı, her şeyden evvel kendimiz için bir şeyler yapmalıyız. Çünkü birey kendisine fayda sağlamazsa topluma da fayda sağlayamaz. Bireysel gelişim, toplumsal gelişimi beraberinde getirir. 
Engel olamadığımız şeyler için üzülmek yerine yapabileceklerimize odaklanıp armağanımız olan bu süreyi güzelliklerle süslemek hepimizin borcu. 

W. Shakespeare'den güzel bir alıntı:
 
"Ben hep mutluyum neden biliyor musun?
Çünkü hiç kimseden bir şey beklemiyorum.
Beklenti her zaman zarar verir. Hayat kısa,bu yüzden hayatını sev ve mutlu ol. Gülümsemeyi sakın bırakma! Kendin için yaşa ve konuşmadan önce dinle.Yazmadan önce düşün.Harcamadan önce kazan. Vazgeçmeden önce dene. Nefret etmeden önce sev. Ölmeden önce yaşa."




Yorumlar